Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
Yumiko biraz kızmıştı.
- Yumiko was a little angry.
Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- Tom was angry with himself for being late.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.
- Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score.
Oldukça sinirli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Çığlık beni uykumdan uyandırdı.
- The cry roused me from my sleep.
Bir zil sesi tarafından uyandırıldım.
- I was roused by the sound of a bell.
Slogan, insanları canlandırmak için tasarlandı.
- The slogan was designed to rouse the people.