rivâyet

listen to the pronunciation of rivâyet
Türkisch - Englisch
{i} rumor
tale
narrative
rumor, hearsay
grapevine
story
relating, passing on (something heard from someone else)
rumour [Brit.]
rumour, hearsay söylenti
fame
{i} rumour
report
rivayet birleşik zamanı
a verb form modified by the addition of miş to show that the speaker infers that the action has happened, is happening, or will happen
rivayet etmek
to relate, pass on (something heard from someone else)
rivayet olunmak
to be rumoured
Türkisch - Türkisch
Bir olay, bir haber veya sözü nakletme
(Osmanlı Dönemi) Başkasından duyulanı anlatma, Peygamberimizden işittiklerini veya Sahabeden duyduklarını, birisinin başkasına anlatması
Söylenti
(Osmanlı Dönemi) Peygamberimizden işittiklerini veya Sahabeden duyduklarını, birisinin başkasına anlatması
RİVAYET
(Osmanlı Dönemi) Hikâye edilen hâdise veya söz
RİVAYET
(Osmanlı Dönemi) Peygamberimiz'den (A.S.M.) işittiklerini veya sahabeden duyduklarını birisinin başkasına anlatması
RİVAYET
(Osmanlı Dönemi) Kuyudan halk için su çekmek.Eğer denilse : Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın her hal ve hareketini kemal-i ihtimam ile Sahabeler muhafaza ederek nakletmişler. Böyle mu'cizat-ı azime, neden on-yirmi tarik ile geliyor? Yüz tarik ile gelmeli idi. Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre'den çok geliyor; Hazret-i Ebu Bekir ve Ö
RİVAYET
(Osmanlı Dönemi) Bir hâdisenin başkalarına anlatılması
rivayet birleşik zamanı
Yalın zamanlı bir kiple -miş ekinin birlikte kullanılmasından oluşan birleşik zaman: Gelmişmiş, gelecekmiş gibi
Rivayetler
ananat
Rivayetler
(Osmanlı Dönemi) AHABİR
rivâyet
Favoriten