Ben bilmecelerden zevk almıyorum.
- I don't enjoy riddles.
Tom'un bilmeceleri sevdiğini düşünüyordum.
- I thought Tom liked riddles.
Sadece atak bir zihin bu bilmeceyi çözebilecek.
- Only an audacious mind will be able to solve this riddle.
Bilmecelerde hiç iyi olmadım.
- I've never been good at riddles.
Onun planları bir bulmaca.
- His plans are a riddle.
Bulmacayı çözmeye çalışalım.
- Let's try to solve the riddle.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
You have to riddle the gravel before you lay it on the road.
The shots from his gun began to riddle the target.
Riddle me this...., meaning Answer the following question.
Your argument is riddled with errors.