Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
- There is no returning to our younger days.
Yaşam yolunda dönüş yoktur.
- There is no returning on the road of life.
Tom yakında geri dönecek.
- Tom will be returning soon.
Tayfun bizim Tokyo'ya geri dönmemizi engelledi.
- The typhoon prevented us from returning to Tokyo.
Geri dönen askerler savaştaki cesaretleri nedeniyle övüldüler.
- The returning soldiers were commended for their bravery in battle.
Kitabı kütüphaneye iade ettiğimi hatırlıyorum.
- I remember returning the book to the library.
Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
- The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
- He left the Mexican capital to return to Texas.
Bunu iade etmek istiyorum.
- I'd like to return this.
Bir araba iade etmek istiyorum.
- I'd like to return a car.
Ah! Tekrar unuttum! Bugün bir kitabı iade etmek için kütüphaneye gitmem gerekiyordu.
- Ah! I forgot again! I was supposed to go to the library to return a book today!
Kitabı bugün kütüphaneye iade etmek zorundayım.
- I have to return this book to the library today.
Gidip geri dönmek için bir dakikan var.
- You've got a minute to go and return.
İşe geri dönmek istiyorum.
- I want to return to work.
Tom kaybettiği köpeğinin getirilmesi için bir ödül önerdi.
- Tom offered a reward for the return of his lost dog.
Bir kişi bir şeyi ödünç alırken bir melek yüzüne sahip olur fakat onu geri getirirken şeytan yüzüne sahip olur.
- A person will have the face of an angel when borrowing something, but the face of the devil when returning it.
Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
- There is no returning to our younger days.
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
Dave asla tekrar okula geri dönmedi.
- Dave never returned to school again.
Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
- In order to return to our era, what should we do?
Hepimiz senin geri dönüşünden ötürü gergindik.
- We were all anxious for your return.
Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
- There is no returning to our younger days.
Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?
- What does Tom get in return for all the work he's done?
Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.
- When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before.
Semptomlar geri gelmedi.
- The symptoms haven't returned.
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
Tokyo'ya bir gidiş dönüş biletim var.
- I have a return ticket to Tokyo.
Osaka'ya bir gidiş dönüş biletim var.
- I have a return ticket to Osaka.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Geri dönenlerin bu sınıfa karışması zordur.
- It's difficult for returnees to blend in with that class.
Ben dönene kadar burada kal.
- Stay here till I return.
Parayı hemen ona iade etmemi istedi.
- He asked me to return the money to him immediately.
Çağrına hemen cevap vermediğim için üzgünüm.
- I'm sorry I didn't return your call right away.
Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
Tom yıllardır vergi beyannamesi vermemiş.
- Tom hasn't filed a tax return in years.
O çağrılarımı yanıtlamadı.
- She didn't return my calls.
O, Japonya'ya geri döndü.
- He returned to Japan.
Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
- After a long absence, she returned home.
Ne zaman arabayı geri vermek zorundayım?
- When do I have to return the car?
Tom ödünç aldığı kitabı getirmek için geldi.
- Tom came to return a book he'd borrowed.
Ona bir mektup yazdım ve ona eve erken dönmesini rica ettim.
- I wrote him a letter and asked him to return home soon.
Tom'un eve geri dönmesi olası değil.
- It's unlikely that Tom will ever return home.
Tom karşılık olarak bir şey istedi.
- Tom wanted something in return.
Keşke iyiliğe karşılık verebilsem.
- I only wish I could return the favor.
Ödünç al ve geri ver, sonra tekrar ödünç alabilirsin.Ödünç al ve geri verme ve sonra ödünç alma zorlaşır.
- Borrow and return, then you can borrow again. Borrow and don't return, and then the borrowing gets difficult.
Ne zaman arabayı geri vermek zorundayım?
- When do I have to return the car?
O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
- He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.
- After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated.
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
This function returns the number of files in the directory.
Whan Kyng Marke harde hym sey that worde, he returned his horse and abode by hym.
The player couldn't return the serve because it was so fast.
Hand in your return by the end of the tax year.
If one players plays a trump, the others must return a trump.
Do you want a one-way or return?.
It yielded a return of 5%.
Although the birds fly north for the summer, they return here in winter.
I suppose here is none woll be glad to returne – and as for me,’ seyde Sir Cador, ‘I had lever dye this day that onys to turne my bak.’.
You should return the library book within one month.
I expect the house to be spotless upon my return..
... where these banks are now returning to record profits and, in some cases, passing on record ...
... So you can't really argue doing a bad job of returning ...