O civatayı dik durdurdu.
- She stood bolt upright.
Boş torba dik duramaz.
- An empty bag can't stand upright.
Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
- A house is built on top of a solid foundation of cement.
Tom cüzdanını konsolun üstüne koydu.
- Tom put his wallet on top of the dresser.
Tom silahını buzdolabının üstündeki kurabiye kavanozuna sakladı.
- Tom hid the gun in the cookie jar on top of the refrigerator.
Tepenin üstünde bir mahzen kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.
- A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.
Dağın tepesindeki hava çok inceydi.
- The air on top of the mountain was very thin.
Tom bir terfi aldıktan sonra kendini dünyanın tepesindeymiş gibi hissediyordu.
- Tom was feeling on top of the world after getting a promotion.
O, dimdik ayağa fırladı.
- She stood bolt upright.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.