Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
- I hope that you are able to resolve the situation soon.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- I resolved to break up with her cleanly.
O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
- She resolved to work as a volunteer.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Neden bu çatışmayı çözmek gerek?
- Why is it necessary to resolve conflicts?
Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Tom'un durumu çözmede sorunu vardı.
- Tom had trouble resolving the situation.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.
... and we will ever resolve on the leading security challenges of our time ...
... He learned important lessons about resolve, about avoiding the appearance of appeasement ...