Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
- I'll do whatever I can to make it easy for you.
Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
- It's easy to cut cheese with a knife.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
Bu basit sandalye oldukça rahattır.
- This easy chair is quite comfortable.
Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.
- There is probably an easy solution to the problem.
İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
- Statistics are easy to misinterpret.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
The teacher gave an easy test to her students.