Kol saatimin onarılması gerekiyor.
- My watch needs to be repaired.
Bu kırık vazo onarılamaz.
- This broken vase cannot be repaired.
Böyle bir sabit fikirden kurtulsak iyi olur.
- We had better do away with such a fixed idea.
Bu kaldırılamaz. O sabit.
- It can't be removed. It's fixed.
Saatimi John'a tamir ettireceğim.
- I am going to have my watch repaired by John.
Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
- I will only buy the car if they repair the brakes first.
Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.
- After his knee repair, he could walk without pain.
Bu arabanın onarıma ihtiyacı var.
- This car needs repairing.
Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen.
- Just do the essential repairs, please.
Çamaşır makinesini onarmak mümkün müdür?
- Is it possible to repair the washing machine?
O, saati onarmak zorundadır.
- He has to repair the clock.
Onlar arabalarını tamir etmek zorundalar.
- They have to repair their car.
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
O benim evin kırık penceresini tamir etti.
- He repaired the broken window of my house.
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch repaired.
Gözlerini bana dikti.
- He fixed his eyes on me.
Herkesin gözleri ona dikildi.
- Everyone's eyes were fixed upon her.
Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.
- You're going to have to pay for the repair.
Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
O kırık masayı onardı.
- He fixed the broken table.
Tom onu bir çekiçle onardı.
- Tom fixed it with a hammer.
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch repaired.
Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
- I will only buy the car if they repair the brakes first.
Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- My house needs major repairs.
Bu arabanın onarıma ihtiyacı var.
- This car needs repairing.
I repaired your automobile for you.
I had my watch fixed.
- I had my watch repaired.
Tom fixed the broken radio.
- Tom repaired the broken radio.
our annual repair to the mountains.
I heard the visitors repair to their chambers. Jane Eyre, by Charlotte Bronte 1850.
If you look closely you can see the repair in the paintwork.