Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
- The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
- Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
- When only death remains, the last resort is to beg for food.
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly away, the written remains.
Otel kış boyunca kapalı kalır.
- The hotel remains closed during the winter.
He couldn't bring himself to eat the remains of the chicken dinner.
We'll go ahead, while she remains here.