Ona yardım etmek için gönülsüzüm.
- I am reluctant to help him.
O onu kabul etmeye gönülsüzdü.
- He was reluctant to admit it.
George o zor işi almaya isteksizdir.
- George is reluctant to take on that difficult job.
Çok uzun bir tatil birini tekrar işe başlamak için isteksiz yapar.
- Too long a holiday makes one reluctant to start work again.
Onu görmeye isteksiz olarak gitti.
- He reluctantly went to see her.
Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
- Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
Sami evliliği sona erdirmek için gönülsüzce onay verdi.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
Bunu gönülsüzce yapma.
- Do not do it reluctantly.
Hırsız istemeyerek suçunu itiraf etti.
- The thief reluctantly admitted his guilt.
İşi istemeyerek aldı.
- He took the job reluctantly.
O, isteksizce onu görmeye gitti.
- She went to see him reluctantly.
Teklifimizi isteksizce kabul etti.
- She reluctantly agreed to our proposal.
O istemeden tek başına gitti.
- She reluctantly went by herself.
They are reluctant to the inclusion of a necessity test, especially of a horizontal nature, and emphasize, instead, the importance of procedural disciplines .
She was reluctant to lend him the money.