Tom çok meşgul ve ilişkiler için fazla zamanı yok.
- Tom is very busy and doesn't have much time for relationships.
Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.
- Tom's uncomfortable with close personal relationships.
Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
- I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
- If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.
- My relationship with Tom isn't your concern.
İnsanlar sık sık, diğer şahsı değiştirebileceklerini düşünerek bir ilişkiye girerler.
- People often enter into a relationship thinking that they can change the other person.
O, şimdi bir ilişkiye girmek istemiyor.
- He doesn't want to get into a relationship now.
... things, and the relationships between them. ...
... and 1/2 billion links in relationships between them, ...