Tom sık sık Boston'a gider.
- Tom frequently goes to Boston.
Depremler sık sık Japonya'yı vurur.
- Earthquakes frequently hit Japan.
O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.
- He frequently jumps from one topic to another while he is talking.
Tom öğleden sonra çoğunlukla boştur.
- Tom is frequently free in the afternoon.
Yaşayan dil sayısı sıkça tartışma konusu olur ve tahmini sayı beş bin ile sekiz bin arasında değişegelmiştir.
- The number of living languages is frequently debated and estimates have varied from five thousand to eight thousand.
Son zamanlarda sıkça depremler yaşamamız beni korkutuyor.
- It scares me that we have frequently had earthquakes lately.