O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Bana günlük yaşamından bahset.
- Tell me about your everyday life.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
Babam her gün oraya sürmemi istemiyor, o yüzden kiramı ödüyor.
- My dad doesn't want me driving there everyday, so he's paying my rent.
Leyla her gün Sami ile konuştu.
- Layla talked to Sami everyday.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
- Confrontations are part of Fadil's everyday life.