Düzensiz bir nabzım var.
- I have an irregular pulse.
Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.
- When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules.
Onun bir dizi çarpık dişleri var.
- She has a set of irregular teeth.