refers to the right foot, hand, hip or a direction

listen to the pronunciation of refers to the right foot, hand, hip or a direction
Englisch - Türkisch

Definition von refers to the right foot, hand, hip or a direction im Englisch Türkisch wörterbuch

right
hak

Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır. - Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

right
{s} haklı

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

Her zaman haklı olduğun konusunda ısrar ediyorsun. - You always insist that you are in the right.

right
doğrudan doğruya

Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer. - A bike path goes right past my house.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

right
dürüstlük
right
yanlış olmama
right
iyi

Bay Ford şimdi iyidir. - Mr Ford is all right now.

Neşelen! Yakında her şey iyi olacak. - Cheer up! Everything will soon be all right.

right
yetki

Tamam, şimdi yetki bende. - All right, I'm in charge now.

right
sağ taraf

Sola dönerseniz, restoranı sağ tarafınızda bulursunuz. - Turning to the left, you will find the restaurant on your right.

Taro, annesinin sağ tarafında. - Taro is on the right side of his mother.

right
tutucu
right
düz

Bu hataları düzeltmelisin. - You must put these mistakes right.

Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön. - Go along this street and turn right at the bank.

right
pek

Pekala. Şimdi gidiyorum. - All right. I'm leaving.

Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım. - All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave.

right
doğruca

Tom doğruca bana baktı. - Tom looked right at me.

Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü. - Tom walked right into Mary's trap.

right
{f} doğrultmak
right
{s} dik açılı

Bu iki çizgi dik açılıdır. - These two lines are at right angles.

right
çok

Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor. - Tom doesn't feel much like talking right now.

Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor. - Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.

right
sağa

O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı. - He made a sharp turn to the right.

Sola mı yoksa sağa mı döneceğimi bilmiyorum. - I don't know whether to turn left or right.

right
{s} en uygun

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

right
tam olarak

Bu tam olarak doğru değil. - That isn't exactly right.

Tom tam olarak haklı. - Tom is exactly right.

right
(fiil) düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek
Englisch - Englisch
right
refers to the right foot, hand, hip or a direction
Favoriten