You must realize that prosperity does not last forever.
- Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini fark etmelisin.
I will live in prosperity.
- Ben refah yaşayacağım.
I work for public welfare.
- Ben kamu refahı için çalışıyorum.
She attended the lecture on social welfare.
- Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Parents must look after the well-being of the their children.
- Ebeveynler, çocuklarının refahı için bakım yapmalıdır.
The next two years are not expected to be prosperous.
- Gelecek iki yılın refah olması beklenmiyor.