She attended the lecture on social welfare.
- Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
I'll live on welfare.
- Ben refah yaşayacağım.
I wish you both happiness and prosperity.
- Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.
You must realize that prosperity does not last forever.
- Refahın sonsuza dek sürmeyeceğini fark etmelisin.
Parents must look after the well-being of the their children.
- Ebeveynler, çocuklarının refahı için bakım yapmalıdır.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
The next two years are not expected to be prosperous.
- Gelecek iki yılın refah olması beklenmiyor.
Germans value a strong social welfare state.
- Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.
She attended the lecture on social welfare.
- Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
Germans value a strong social welfare state.
- Almanlar güçlü bir sosyal refah devletine değer verirler.