reddet

listen to the pronunciation of reddet
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) decline

Tom declined Mary's invitation. - Tom Mary'nin davetini reddetti.

They declined our invitation. - Onlar davetimizi reddetti.

(Bilgisayar) deny

I have to deny your request. - İsteğini reddetmek zorundayım.

I'm not going to deny it. - Bunu reddetmeyeceğim.

(Bilgisayar) reject

She rejected my proposal. - O benim önerimi reddetti.

My boss rejected the budget for the new project. - Patron yeni proje için bütçeyi reddetti.

{f} disclaim
{f} jilted
disavow
gainsay
{f} repudiated
{f} rebuff
throw out
{f} refusing

In a sense you are right in refusing to join that club. - Bir bakıma, o klübe katılmayı reddetmekte haklısın.

I plan on refusing to do that. - Onu yapmayı reddetmeyi tasarlıyorum.

repudiate
refuse

Rosa Parks refused to give up her seat for a white passenger. - Rosa Parks, beyaz bir yolcuya koltuğunu bırakmayı reddetti.

She refused his offer. - Onun teklifini reddetti.

{f} gainsaid
{f} spurring
jilt
{f} rejected

The customer rejected everything that I showed her. - Müşteri, gösterdiğim her şeyi reddetti.

My neighbor rejected my request to cut his tree. - Komşu ağacını kesme ricamı reddetti.

{f} spurned
thrown out
disowned

Tom's father disowned him. - Tom'un babası onu evlatlıktan reddetti.

Her parents disowned her and kicked her out of the house. - Ebeveynleri onu evlatlıktan reddetti ve onu evden kovdu.

flout
thrown#out
thrownout
throw#out
disaffirm
nix
throwout
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Bir defa reddedi
(Osmanlı Dönemi) Güzellikler arasında nazara çarpan çirkinlik
reddet
Favoriten