Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
- Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
Bu, benim hatıralarımın içinde.
- That is in my recollections.
Mary'nin neye benzediği hakkında Tom'un sadece loş bir hatırlaması vardı.
- Tom only had a dim recollection of what Mary looked like.
Adamı gördüğümü hatırlamıyorum.
- I have no recollection of seeing the man.
Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.
- It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.
Alas that distant event isn't within my recollection anymore.
From such an education Charles contracted habits of gravity and recollection.
One of his earliest recollections. - Thomas Babington Macaulay.