Bir makbuz istiyorum, lütfen.
- I'd like a receipt, please.
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Fişimi kaybettim. Hâlâ bir geri ödeme alabilir miyim?
- I lost my receipt. Can I still get a refund?
Lütfen bana bir fiş ver.
- Please give me a receipt.
Banka dekontunun bir kopyası eklidir.
- Enclosed is a copy of the bank transfer receipt.
Tom bir dekont istedi.
- Tom asked for a receipt.
Tüm telefon faturalarımı bu kutuda saklıyorum.
- I keep all my telephone receipts in this box.
Bir fatura ister misin?
- Would you like a receipt?
Agh. Annemden bir hediye almak için uzun bir süre bekledim. Ancak, çok sorunludur.
- Agh. I waited for a long time for the receipt of a present from my mother. However, it's very problematic.
Makbuzunuzu almayı unutmayın.
- Don't forget the receipt.
And therewith Sir Launcelot gate all his armoure as well as he myght and put hit upon hym for drede of more resseite .