Tom hatırlamadığını söyledi.
- Tom said he couldn't recall.
Hatırlamaya başlıyorum.
- I'm beginning to recall.
Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
- I recalled a newspaper story about those twins.
Ken o adamın adını hatırlayamadı.
- Ken couldn't recall that man's name.
O şirketin yeni bilgisayar mimarisi ile ilgili bir sorun vardı. Onlar şimdi bir iptal çılgınlığını gözden geçirecekler.
- There was a problem with the architecture of that company's new computer. They're going through a recall frenzy right now.
She was recalled to London for the trial.
In fact, I hardly recall any occasion as a child when I was alone.