Onun istifa etmesi için bir sebep yok.
- There is no reason why he should resign.
Onu yapmaman için çok sayıda sebepler var.
- There are a good many reasons why you shouldn't do it.
Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.
- I am not going, because, among other reasons, I don't have money.
Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
- There are a good many reasons why you shouldn't do it.
Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- The reason which he gave is hard to understand.
Gerekçelerini anlamam gerekiyor.
- I need to understand your reasons.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
Mantıklı olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to be reasonable.
O, benim önerimin mantıklı olduğunu kabul etti.
- She allowed that my offer was reasonable.
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
Bu akıl yürütme gerçekten delice.
- This reasoning is really insane.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
- You may have good reason to think that your youth is over.
Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmak imkansızdır.
- It's impossible to reason with a drunk.
Tom kalma sebebi bulmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to find a reason to stay.
Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- The reason which he gave is hard to understand.
Onu niçin uygulamamam gerektiğinin sebebini anlamıyorum.
- I see no reason why I shouldn't put it into practice.
Tom sebebini bilmek istiyor.
- Tom would like to know the reason.
İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.
- I see no reason to discuss it further.
And the specific distinction between man and beast is now, strictly speaking, no longer reason (the lumen naturale of the human animal) but science….
to reason out the causes of the librations of the moon'''.
to reason down a passion.
I reasoned the matter with my friend.
proof, more or less decisive, for an opinion or a conclusion.
I was promised, on a time, To have reason for my rhyme.
... The reason he said he didn't like it was that people had ...
... the reason is the framing effect three thousand euros on the seven thousand ...