Tom gerçeklik ve fantazi arasındaki farkı bilmiyor.
- Tom doesn't know the difference between reality and fantasy.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
Ebeveynler yeni nesile gerçeklikten uzak ve gerçekçi olmayan hayallerin peşinde koşturan bir nesil olarak olarak bakıyor.
- Parents look to the new generation as a generation that is far from reality and busy running after unrealistic dreams.
Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
- You ought to face the stark reality.
Tom hakikatten habersiz.
- Tom is out of touch with reality.
Hakikati metanetle karşılaman iktiza eder.
- You should face up to the reality.
Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
- I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
- In reality, all they are interested in is power.
O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde.
- She looks young, but in reality she's over 40.
O görünüşte varlıklı fakat gerçekte değildir.
- He is wealthy in appearance but not in reality.
The ultimate reality of life is it ends in death.
The reality of the crash scene on TV dawned upon him only when he saw the victim was no actor but his friend.
Make sure to do a reality check on the idea before releasing it.
That kid needs a reality check before he fails or drops out.
... in reality however all brains ...
... So you think this is going to be a reality? ...