Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.
- They were ready to run the risk of being shot by the enemy.
Neredeyse gitmeye hazırım.
- I'm about ready to go.
Et henüz hazır değil.
- The meat's not ready yet.
Yemek henüz hazır değil.
- The food's not ready yet.
Ne gelirse gelsin hazırlıklı olmalıyız.
- We ought to be ready for whatever comes.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
- I had a speech ready.
Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.
- It could take years before this bridge is ready to use.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Dinner is almost ready.
En kötüsü için hazır olmalısınız.
- You should be ready for the worst.
Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
- I'm all packed and ready to go.
Tamam, sanırım hazırım.
- OK, I guess I'm ready.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
- During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
Hazır ve istekliyim, Tom.
- I'm ready and willing, Tom.
The seed is ready to sprout.
... But even this morning, I was getting ready to tweet that I ...
... of small businesses, they will not see a tax increase. I'm ready to sign that bill right ...