I can't settle for this boring life.
- Bu sıkıcı hayata razı olamam.
Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
- Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
Tom will never consent to that.
- Tom buna asla razı olmayacak.
Next week I'll consent to be back to the dentist.
- Gelecek hafta diş hekimine geri dönmeme razı olacağım.
He finally consented to our plan.
- Sonunda planımıza razı oldu.
She consented to take the blame.
- Suçu üstlenmeye razı oldu.