Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
Benim için bu nadir kitabı bulabilir misin?
- Can you obtain this rare book for me?
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
- It is not rare at all to live over ninety years.
Doksan yaşına kadar yaşamak hiç ender değildir.
- It's not at all rare to live to be over ninety years old.
Bifteğimi az pişmiş severim.
- I like my steak rare.
Benimkini az pişmiş istiyorum.
- I would like mine rare.
Yeteneğini göstermek için bu az bulunur fırsatı en iyi şekilde kullanmalısın.
- You should make the most of this rare opportunity to demonstrate your talent.
O seyrek olarak kiliseye gider.
- He rarely goes to church.
The patron sent back the steak because he objected to its rareness.
Frank pretended to rare back as if bedazzled, shielding his eyes with a forearm.