Tom couldn't seem to put Mary at ease.
- Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu.
His smile put her at ease.
- Onun tebessümü onu rahatlattı.
Are people comfortable? No.
- İnsanlar rahat mı? Hayır.
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
Tom found the chair quite comfortable.
- Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
Are people comfortable? No.
- İnsanlar rahat mı? Hayır.
Tom was sitting in an easy chair, watching TV.
- Tom televizyon izlerken rahat bir koltukta oturuyordu.
I'll do whatever I can to make it easy for you.
- Seni rahat ettirebilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.
We live in a cozy little house in a side street.
- Yan sokaktaki küçük ve rahat bir evde yaşıyoruz.
Your house has a very cozy atmosphere.
- Evinin çok rahat bir atmosferi var.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
Tom was relieved to hear that Mary had arrived home safely.
- Tom Mary'nin güvenli şekilde eve vardığını duyduğunda rahatladı.
I felt very relieved when I heard the news.
- Haberi duyduğumda çok rahatladım.
Tom won the race easily.
- Tom yarışı rahat kazandı.
I can easily wait till tomorrow.
- Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
Fadil took a shower to calm his nerves down.
- Fadıl sinirlerini rahatlatmak için duş aldı.
She's always very calm and relaxed.
- O her zaman çok sakin ve rahat.
Luxury and convenience do not equate to happiness.
- Lüks ve rahatlık mutluluğa eşit değildir.
Relax, you're doing fine.
- Rahatla, iyi gidiyorsun.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
Just relax. Everything's going to be all right.
- Sadece rahatla her şey yoluna girecek.
Everybody wants to live in comfort.
- Herkes rahat bir şekilde yaşamak istiyor.
My uncle now lives in comfort.
- Amcam şimdi rahat yaşıyor.
Tom looks relaxed and rested.
- Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
I felt out of place in the expensive restaurant.
- Pahalı bir restoranda rahatsız hissettim.
Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
- Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
Where we can talk undisturbed?
- Nerede rahat konuşabiliriz?
The dead are gone and they cannot defend themselves. The best thing to do is to leave them in peace!
- Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!
During the bubble, people dreamt of a life of leisure.
- Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler.
I only wanted to make you comfortable.
- Ben sadece seni rahat ettirmek istedim.
Tom wanted to comfort Mary.
- Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.