Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
- Tom made some questionable choices.
Kuşkulu şeyler yaptım.
- I've done questionable things.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!
- You're a beast! You haven't even missed one question!
Polis, avukatı gelene kadar Tom'u sorgulayamaz.
- The police can't question Tom until his lawyer gets here.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
- I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
Böylesina aptal bir soru sormaktan daha iyisini biliyordu.
- She knew better than to ask such a stupid question.
Dedektif Dan Anderson daha fazla sorgulama için Linda'yı karakola götürdü.
- Detective Dan Anderson took Linda to the station for further questioning.
Böylesine sorgulama rutin polis işidir.
- Such questioning is routine police business.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
- It would be to your advantage to prepare questions in advance.
Sorun için cevap yok.
- Your question has no answer.
Sorun için cevap yok.
- Your question does not have an answer.
Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu.
- Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.
Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America is out of the question.
O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
- He interrupted the speaker with frequent questions.
Bu hesap defterinde birçok şüpheli noktalar var.
- There are many questionable points in this ledger.
Birçok insanın davranışları şüpheli.
- The behaviour of many people is questionable.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Onları sorguladın mı?
- Have you questioned them?
Tom Mary'ye sorgulayarak baktı.
- Tom looked questioningly at Mary.
Dedektif Dan Anderson daha fazla sorgulama için Linda'yı karakola götürdü.
- Detective Dan Anderson took Linda to the station for further questioning.
Neden bizi sorguluyorsun?
- Why are you questioning us?
Neden onları sorguluyorsun?
- Why are you questioning them?
Tom Mary'ye sorgulayarak baktı.
- Tom looked questioningly at Mary.
Lütfen bütün soruları cevapla.
- Please answer all the questions.
Onun sorularını anlamak imkânsızdı.
- It was impossible to understand his questions.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Tom sorgu için gözaltına alındı.
- Tom was detained for questioning.
Sizin için çalışan insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people who work for you.
Onlar için çalıştığınız insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people you've been working for.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Her honesty is beyond question.
Birçok insanın davranışları şüpheli.
- The behaviour of many people is questionable.
Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
- What we should do next is the question.
Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
- To be or not to be, that is the question.
Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America this summer is out of the question.
Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
- A trip to America is out of the question.
Onun kuşkulu bir geçmişi var.
- She had a questionable past.
Kuşkulu şeyler yaptım.
- I've done questionable things.
Onu sorgulamak istiyorum.
- I'd like to question him.
Onları sorgulamak istiyorum.
- I'd like to question them.
Bu tartışılabilir bir politika.
- It's a questionable policy.
I move that the question be put to a vote.
Tiffiny's behavior is highly questionable.
... this question. ...
... >>Male #3: So, a question about the average user. So if somebody is sitting out watching ...