purpose, intent; ambition, aspiration; objective, goal

listen to the pronunciation of purpose, intent; ambition, aspiration; objective, goal
Englisch - Türkisch

Definition von purpose, intent; ambition, aspiration; objective, goal im Englisch Türkisch wörterbuch

aim
{i} hedefleme

Sadece şöhreti hedeflemek yanlıştır. - It is wrong to aim at fame only.

aim
{i} nişan alma

Silahımla bir ayıya asla nişan almadım. - I have never aimed at a bear with my rifle.

aim
{i} erek
aim
amaçlamak

Onlar toplumlarda huzursuzluk çıkarmayı amaçlamaktadır. - They aim to stir unease in societies.

Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. - Education aims to develop potential abilities.

aim
hedef

John onu vurduğunda, Tom silahını Mary'ye hedefliyordu. - Tom was aiming his pistol at Mary when John shot him.

Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil. - Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars.

aim
{f} hedefle

Yeterince yüksek hedeflemiyorsun. - You're not aiming high enough.

Sadece şöhreti hedeflemek yanlıştır. - It is wrong to aim at fame only.

aim
hedef almak
aim
{f} yöneltmek
aim
nişan tahtası
aim
(Askeri) NİŞAN ALMAK: Herhangi bir silah, mermi, bomba vesaireyi, hedefe isabet edecek şekilde tevcih etmek
aim
(fiil) hedeflemek, nişan almak, kastetmek, niyet etmek, yöneltmek, doğrultmak, çalışmak ( e), fırlatmak (füze)
aim
{i} maksat
aim
nişan/hedef
aim
aim hedefle/nişan al
aim
aimless gayesiz
aim
maksatsız
aim
emel
aim
amaçla

O bir aktrist olmayı amaçladı. - She aimed to become an actress.

Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. - Education aims to develop potential abilities.

aim
{i} gaye
aim
take aim nişan almak
Englisch - Englisch
{i} aim