Kısa sürede herkesin içinde konuşmaya alıştım.
- I soon got accustomed to speaking in public.
O, herkesin içinde benimle alay etti.
- He made fun of me in public.
Herkesin önünde küfretmeyin.
- Don't swear in public.
Herkesin önünde ona gülündü.
- He was laughed at in public.
Bir kadına alenen yardım etme. Şüpheli görüneceksin.
- Don't help a woman in public. You'll look suspicious.