Onlar şirketin umutları hakkında iyimserdi.
- They were sanguine about the company's prospects.
Umutlar çok parlak değil.
- The prospects aren't very bright.
Japonya'nın gelecek için beklentileri kasvetli görünüyor.
- The prospects for Japan's future look dismal.
Bu korkutucu bir beklenti.
- That's a frightening prospect.
Mali görünümler mükemmel.
- The financial prospects are excellent.
Onun iyileşme ihtimali var mı?
- Is there any prospect of his recovering?
Çok iç karartıcı bir ihtimal.
- It's a depressing prospect.
Otelin güzel bir manzarası var.
- The hotel has a good prospect.
Şirket, olası müşterilerini partiye davet etti.
- The company invited their prospective customers to the party.
Tom bir altın arayıcısıdır.
- Tom is a gold prospector.
... Because if there's a two parent family, the prospect of living in poverty goes down ...
... we might be nervous about the prospect of people homebrewing their own self-driving ...