prone to halting or hesitation

listen to the pronunciation of prone to halting or hesitation
Englisch - Türkisch

Definition von prone to halting or hesitation im Englisch Türkisch wörterbuch

stop
eğlenmek
stop
konaklamak
stop
(Bilgisayar) durdurur

Lütfen beni izlemeyi durdurur musun? - Would you please stop following me?

Tom, onu durdurur musun? - Tom, will you stop that?

stop
ara

Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti. - Tom stopped looking for the treasure and went back home.

Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin? - How about stopping the car and taking a rest?

stop
tapa

Bu tapa şişeye uymaz. - This stopper does not fit the bottle.

stop
mani olmak
stop
tevakkuf etmek
stop
durdurma

Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır. - Jane must stop giving way to her desire for chocolate.

O ona o ilacı almayı durdurmasını tavsiye etti fakat o ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. - She advised him to stop taking that medicine, but he felt he needed to.

stop
tıkamak
stop
durdurmak

John bu günlerde çok içiyor. Biz onu artık içmemesi için durdurmak zorundayız. - John drinks too much these days. We have to stop him from drinking any more.

Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım? - What should I do to stop hiccups?

stop
bitmek
stop
önlemek
stop
durma

Benim bu saatim asla durmaz. - This watch of mine never stops.

Durmak istesemde duramadım. - Even if I had wished to stop, I couldn't.

stop
{i} duraksama
stop
{f} savmak
stop
{i} stop etme
stop
{f} kesilmek
stop
{i} istasyon

Bir sonraki benzin istasyonunda duralım. - Let's stop at the next gas station.

Tokyo İstasyonu üçüncü duraktır. - Tokyo Station is the third stop.

stop
{i} mola; duraklama
stop
{i} duraklama
Englisch - Englisch
stop
prone to halting or hesitation

    Silbentrennung

    prone to halt·ing or hes·i·ta·tion

    Türkische aussprache

    prōn tı hôltîng ır hezıteyşın

    Aussprache

    /ˈprōn tə ˈhôltəɴɢ ər ˌhezəˈtāsʜən/ /ˈproʊn tə ˈhɔːltɪŋ ɜr ˌhɛzəˈteɪʃən/
Favoriten