Muhtemelen sorunun kolay bir çözümü vardır.
- There is probably an easy solution to the problem.
Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
- That was probably what influenced their decision.
Galiba biraz kilo vermeliyim.
- I should probably lose a little weight.
Bu kış galiba çok soğuk olacak.
- This winter will probably be very cold.
Tom büyük olasılıkla haklıydı.
- Tom was probably right.
Tom büyük olasılıkla kayboldu.
- Tom is probably lost.
Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
- If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
Tom büyük olasılıkla haklıydı.
- Tom was probably right.
Belki de Tom'a bunu yapmak istemediğini söylemen gerekir.
- You should probably tell Tom you don't want to do that.
Belki de Tom'a bu soruyu sormamalıydım.
- I probably shouldn't have asked Tom that question.
Herhalde benim yapabileceğim çok az var.
- There's probably very little I can do.
Ben herhalde Tom'un yaptığı aynı şeyi yapardım.
- I probably would've done the same thing that Tom did.
Bu mümkün, ama olası değildir.
- It's possible, but not probable.
Onun ilk albümünün iyi satacağı olasıdır.
- It is probable that her first album will sell well.
Başarısız olması muhtemel.
- It is probable that he will fail.
Onun hasta olması muhtemeldir.
- It is probable that he is ill.
Başarısız olması muhtemel.
- It is probable that he will fail.
Onun hasta olması muhtemeldir.
- It is probable that he is ill.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, she'll come.
O, büyük ihtimalle gelecek.
- Most probably, he'll come.
Bu mümkün, ama olası değildir.
- It's possible, but not probable.
Onun yarın gelecek olması mümkün.
- It is probable that she will come tomorrow.
Probably it will snow tomorrow.
- It will probably snow tomorrow.
I'm very busy so probably I won't be able to come tomorrow.
- I'm very busy so I probably won't be able to come tomorrow.
It might very well rain this afternoon.
... And if you lived at that time you probably hoped that you ...
... like that, if you took a longer view, you'd probably ...