Definition von probable im Englisch Türkisch wörterbuch
- olası
Bu mümkün, ama olası değildir.
- It's possible, but not probable.
Onun ilk albümünün iyi satacağı olasıdır.
- It is probable that her first album will sell well.
- muhtemel
Bu metin Latince olsaydı, onların zaten tercüme etmesi muhtemeldi.
- If this text had been in Latin, it is probable that they would have already translated it.
Başarısız olması muhtemel.
- It is probable that he will fail.
- olması muhtemel
Onun hasta olması muhtemeldir.
- It is probable that he is ill.
Başarısız olması muhtemel.
- It is probable that he will fail.
- (Askeri) OLASI (İHTİMAL): Daha sonraki durumda doğrulama veya inkar olgusu oluncaya kadar beyanın tam olduğunu belirten mevcut emarelerin bulunduğu koşullar altında oluşturulan bir durumu nitelemek üzere kullanılan bir terim. Ayrıca bakınız: "possible"
- varit
- olası muhtemel
- {s} makul
- It is more than probable
- Büyük bir ihtimalle
- probablybelki de
- {s} mümkün
Onun yarın gelecek olması mümkün.
- It is probable that she will come tomorrow.
Bu mümkün, ama olası değildir.
- It's possible, but not probable.
- {s} akla yatkın
- olası seçim
- galiba
- olasılı
- probability
- olasılık
Büyük olasılıkla, onlardan önce varacağız.
- In all probability, we'll arrive before them.
Büyük olasılıkla, onlar varmadan önce varırız.
- In all probability, we'll arrive before they do.
- probably
- muhtemelen
Muhtemelen sorunun kolay bir çözümü vardır.
- There is probably an easy solution to the problem.
Yarın muhtemelen kar yağacak.
- Probably it will snow tomorrow.
- probably
- galiba
Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.
- You probably don't understand a word I'm saying today.
Galiba sen beni hatırlamıyorsun.
- You probably don't remember me.
- probability
- {i} ihtimal
Tom'un cezalandırılma ihtimali çok düşüktür.
- The probability of Tom being punished is very small.
Çok büyük bir ihtimalle para ödenmeyecek.
- In all probability, the money will not be paid.
- probable error
- olası hata
- probable maximum loss
- (Ticaret) olası zarar tavanı
- probable cause
- muhtemel sebep
- probable cause
- muhtemel sonuç
- probable condition
- olasılık
- probable condition
- muhtemel durum
- probable error
- muhtemel hata
- probable cause hearing
- (Kanun) on duruşma, on soruşturma
- probable, seemingly, can be assumed
- muhtemel, görünüşte, kabul edilebilir
- probable cause hearing
- (Kanun) geçerli neden oturumu
- probable course of action
- (Askeri) MUHTEMEL HAREKET TARZI: Belirli şartlar altında kullanılması en çok ihtimal dahilinde olan ve bir milletin takip etmesi mümkün bulunan hareket tarzları
- probable course of action
- (Askeri) muhtemel hareket tarzı
- probable error
- (Askeri) MUHTEMEL HATA; İHTİMALİ İNHİRAF: Dağılma şekli orta vuruş noktası etrafındaki vuruş noktası etrafındaki vuruş noktaları dağılma ölçüsü. Atış cetvellerinde, dağılma çizelgesinin (disperse ladder) bir fasılası (interval) olarak boyutça ifade edilmiştir. Bak. "rauge probable error", "horizontal error"
- probable error deflection
- (Askeri) olası sapma hatası
- probable error deflection
- (Askeri) MUHTEMEL SAPMA HATASI: Çok sık olmayan bir şekilde aşılan sapma hatası
- probable error deflection
- (Askeri) muhtemel sapma hatası
- probable error height of burst
- (Askeri) MUHTEMEL PARALANMA YÜKSEKLİĞİ HATASI: Mermi/füze tapalarının (fünyelerinin) çok sık olmayan bir şekilde aşmasının beklendiği paralanma yüksekliği hatası
- probable error in range
- (Askeri) muhtemel menzil hatası
- probable error range
- (Askeri) MUHTEMEL MENZİL HATASI: Çok sık olmayan bir şekilde aşılan menzil hatası
- probable life
- (Ticaret) muhtemel yaşama müddeti
- probable life curve
- (Ticaret) muhtemel hayat eğrisi
- probable line of deployment
- (Askeri) muhtemel çıkış hattı
- probable line of deployment
- (Askeri) muhtemel yayılma hattı
- probable line of deployment
- (Askeri) MUHTEMEL YAYILMA HATTI; MUHTEMEL ÇIKIŞ HATTI: Arazi üzerinde önceden seçilen ve görüş imkanlarının sınırlı olduğu hallerde taarruz eden birliklerin hücuma geçmeden önce yayıldıkları bir hat
- probable loss estimate
- (Sigorta) muhtemel hasar tahmini
- probable maximum water level
- (Askeri) olası maximum su seviyesi
- probable precipitation
- (Askeri) olası yağış
- probable sliding distance
- (Askeri) olası kayma mesafesi
- probable submarine
- (Askeri) muhtemel denizaltı
- probably
- büyük olasılıkla
Tom büyük olasılıkla kayboldu.
- Tom is probably lost.
Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
- If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- probably
- olasılıkla
Tom büyük olasılıkla kayboldu.
- Tom is probably lost.
Eğer kahvaltı yapmazsanız, büyük olasılıkla sabah acıkırsınız ve işinizde önceki gibi verimli olmazsınız.
- If you don't eat breakfast, you'll probably be hungry during the morning and won't be as efficient at work as you could be.
- probability
- in all probability her ihtimale göre
- circular error probable
- (Askeri) dairevi hata ihtimali
- it is more than probable that
- büyük bir olasılıkla
- most probable number
- (Gıda) en muhtemel sayı
- most probable number
- (Tıp) en yüksek olasılıklı sayı
- most probable number
- (Çevre) en olası sayı
- probability
- (Kimya) ihtimaliyet
- probability
- olabilirlik
- probability
- (Askeri,Tıp) probabilite
- probably
- büyük bir olasılıkla
- probably
- herhalde
Ben herhalde Tom'un yaptığı aynı şeyi yapardım.
- I probably would've done the same thing that Tom did.
Bana gergin olmamamı söylemeyi kesseydin herhalde bu kadar gergin olmazdım.
- If you'd stop telling me not to be nervous, I probably wouldn't be so nervous.
- probably
- muhtemel olarak
- seem probable
- olası gözükmek
- deflection probable error
- yanına olasılı sapma
- probably
- büyük bir ihtimalle
- think probable
- ihtimalli düşün
- probably
- belki de
Belki de onunla seks yapmadı.
- She probably didn't have sex with him.
Belki de Tom'a bu soruyu sormamalıydım.
- I probably shouldn't have asked Tom that question.
- It is more than probable that ...
- Büyük bir olasılıkla
- most probable
- en muhtemel
- possible; probable, but not sure
- mümkün; olası değil emin
- cable entrance panel; circular error probable
- (Askeri) kablo giriş paneli; dairevi hata ihtimali; Orta Avrupa Boru Hattı
- circular error probable
- (Askeri) DAİREVİ HATA İHTİMALİ (NATO): Bir hedefte muhtemel hasar derecesini tespitte bir faktör olarak kullanılan bir mermi veya füze atışı sıhhat göstergesi. Füze veya mermilerin yarısının düşmesi beklenen bir dairenin yarıçapıdır. Ayrıca bakınız: "delivery error; deviation; dispersion error; horizantal error"
- deflection error probable
- (Askeri) ihtimali yan sapması hatası
- deflection probable error
- (Askeri) İHTİMALİ YAN SAPMASI HATASI: Dağılma ile meydana gelen ve tek bir yan açısı ile atılan sonsuz sayıda atımda, çok defa, belirli bir sınırı da aşacak olan istikamet hatası. Bu hatanın miktarı; dağılma şekli (dispersion pattern) en geniş yerinde, genişliğin sekizde biridir. Bu değer atış cetvellerinde verilmiştir
- deflection probable error
- (Askeri) ihtimali yan sapması
- laser eye protection; linear error probable
- (Askeri) lazer göz koruma; doğrusal hata ihtimalli
- probability
- What are the probabilities? Tahminler nedir?
- probability
- muhtemel şey
- probably
- herhalde, büyük bir ihtimalle/olasılıkla
- probably
- ola ki
- range probable error
- (Askeri) MESAFECE İHTİMALİ İNHİRAF: Bir topun menzilinde çok defa aşılması beklenebilecek hata. Mesafece muhtemel hata, topa ait atış cetvellerinde gösterilmiştir ve topun atış sıhhati hakkında bir ölçü olarak kabul edilebilir. Ayrıca bakınız: "error probable"
- sealift enhancement program; signal entrance panel; spherical error probable
- (Askeri) deniz nakliyesini geliştirme programı; muhabere giriş paneli; olası küresel hata
- total probable error
- (Askeri) toplam muhtemel hata
- vertical probable error
- (Askeri) MUHTEMEL DİKEY HATA: Muhtemel menzil hatası ile düşüş eğiminin çarpımı