Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
Tom olağandışı bir atlamacıdır.
- Tom is an extraordinary jumper.
Tom olağanüstü bir kişidir.
- Tom is an extraordinary person.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Doubtless there has been some exaggeration in the picturesque and fanciful relations of the almost preternatural skill and cunning of the Indian,.
Vansittart Smith, fixing his eyes upon the fellow's skin, was conscious of a sudden impression that there was something inhuman and preternatural about its appearance.