Onun mesleği öğretmenliktir.
- Her occupation is teaching.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Ben bu öğretim yöntemine inanıyorum.
- I believe in this method of teaching.
Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
- Your method of teaching English is absurd.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
- He earns his living by teaching English.
Okulu müdürümüz derse girmez.
- Our principal does no teaching.
Tom şu anda bir sınıfa ders veriyor.
- Tom is teaching a class right now.
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?
- What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools?
Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
- Mrs. Jones is teaching computer science.