Onun bu kadar acı çekmesine dayanamıyorum.
- I can't stand him suffering so much.
Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.
- To some life is pleasure, to others suffering.
Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.
- To some life is pleasure, to others suffering.
O, ağır bir hastalıktan acı çekiyor.
- He is suffering from an aggravated disease.
O, baş ağrısından acı çekiyor.
- He is suffering from a headache.
Ciddi bir hastalıktan ötürü acı çekiyor.
- He is suffering from a serious illness.
Çile çekmekten saçı ağardı.
- Her hair grayed with suffering.