present participle of make

listen to the pronunciation of present participle of make
Englisch - Türkisch

Definition von present participle of make im Englisch Türkisch wörterbuch

making
{i} yapma

O, konuşmalar yapmada mükemmeldir. - She is excellent at making speeches.

Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir. - Making such a judgement may lead to wrong ideas.

making
yaparak

Onu yaparak beni çok mutlu ediyorsun. - You're making me very happy by doing that.

O, boş zamanını oyuncak bebekler yaparak harcar. - She spends her free time making dolls.

making
imal

O yaşlı adam elli yıldır ev yapımı viski imal etmekteydi. - That old man had been making homemade whiskey for fifty years.

O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi. - That old man had been making moonshine for fifty years.

making
{f} yap

Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir. - Making such a judgement may lead to wrong ideas.

O, bir hata yapmaktan suçluydu. - He was guilty of making a mistake.

making
{i} yapım

Film yapımı heyecan verici bir iştir. - Movie making is an exciting job.

Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi. - My mother gave me a pair of gloves of her own making.

making
gerekli özellikler
making
ç.yetenek
making
gelişme/başarı nedeni
making
make yap
making
nitelikler
making
making iron kalafat demiri
making
hususiyetler
making
He has the makings of a man Adam olacağa benziyor
making
(isim) yapma, etme, yapı, başarı sebebi
making
malzeme
making
{i} etme

Tom ve Mary'nin kendilerini Fransızca olarak ifade etme sorubları vardı. - Tom and Mary had trouble making themselves understood in French.

Onunla alay etmemek elimde değil. - I can't help making fun of him.

making
yapılmakta
making
{i} başarı sebebi
making
in the making olmakta
Englisch - Englisch
making
present participle of make
Favoriten