Dayım ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
- I got you a pen as a birthday present.
Şimdiki zaman gibi zaman yok.
- There's no time like the present.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Çok sayıda öğrenci toplantıda mevcut.
- A lot of students are present at the meeting.
Kabinenin her üyesi mevcuttu.
- Every member of the cabinet was present.
Ben onlara bir armağan almak zorundayım.
- I've got to get them a present.
Bu yıl Noel armağanları için çok fazla harcadık.
- We spent too much for Christmas presents this year.
Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
- A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
Şu andaki eğitim sisteminde hangi eksikliği bulabilirsin?
- What defect can you find in the present system of education?
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Şimdiki işimi bırakacağım.
- I am going to leave my present job.
Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
- Tom never fails to send a birthday present to his father.
Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
- We chose Mary a good birthday present.
Tom bir sunum vermek zorunda.
- Tom has to give a presentation.
Tom kız arkadaşına çok özel bir hediye vermek istedi.
- Tom wanted to give a very special present to his girlfriend.
Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- Those present at the meeting supported the bill.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.
- Those present were all moved to tears.
Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- At present, we have 1,600 students at our school.
Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısındayım.
- I'm at the LSM to present the Tatoeba project.
Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri üzerinde fikrini sunmak istersen lütfen benimle irtibat kurar mısın?
- Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
Çoğu şu anki kariyerinden bıkmış.
- Many are fed up with their present careers.
O, şu anki maaşından memnun.
- She is content with his present salary.
Tom bugünkü maaşından memnun.
- Tom is content with his present salary.
Tom bugünkü toplantıda hazır olacak.
- Tom is going to be present at today's meeting.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Many students were present at the lecture.
Bütün üyeler toplantıda hazır mıydı?
- Were all the members present at the meeting?
Several people were present when the event took place.
The theater is proud to present the Fearless Fliers.
The patient presented with insomnia.
... you about the past, present and future of the human population. So let’s start with ...
... We're going to tell the whole story, from the Big Bang to the present day. ...