Tom'un ölmesiyle ilgili bir önsezim vardı.
- I had a premonition of Tom dying.
Tom'u tekrar asla görmeyeceğime dair bir önsezim vardı.
- I had a premonition that I would never see Tom again.
O, o filmi izledikten sonra önsezi duygusu ile doluydu.
- After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
Onun önsezisine rağmen Mary kilere girdi.
- Despite her foreboding, Mary entered the cellar.