Ne harika bir ceket giyiyorsun!
- What a gorgeous coat you're wearing!
Yüzüğü harika değil mi?
- Isn't her ring gorgeous?
Bence göz kamaştırıcısın.
- I think you're gorgeous.
Senin kesinlikle göz kamaştırıcı olduğunu düşünüyorum.
- I think you're absolutely gorgeous.
Muhteşem kek ağzımı sulandırdı.
- The gorgeous cake made my mouth water.
Muhteşem görünüyorsun.
- You're looking gorgeous.
Ne görkemli bir çiçek!
- What a gorgeous flower!
Bu görkemli bir şehir.
- This is a gorgeous town.
O zengin ve daha da iyisi o çok güzel.
- She's rich, and even better, she's gorgeous.
Çok güzel gözlerin var.
- You have gorgeous eyes.
Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.
- My grandfather usually eats breakfast at six.
Onun büyük babası yüksek rütbeli bir askerdi.
- His grandfather was a soldier of high degree.
Benim torunum çok yüksek sesle bağırır.
- My grandson cries very loud.