Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
Tekne güç için bir motor kullanır.
- The boat uses a motor for the power.
Ölümün yüzü karşısında güçsüzdü.
- He was powerless in the face of death.
O, kendi hayatı hakkında güçsüz hissediyor.
- He feels powerless about his own life.
Nehir şehre elektrik enerjisi sağlamaktadır.
- The river furnishes electric power to the town.
Babam bir enerji şirketi için çalışmaktadır.
- My father works for a power company.
O senden daha kuvvetli.
- She's more powerful than you.
Üç'ün üçüncü dereceden kuvveti 27'dir.
- 3 to the third power is 27.
Belge, Manuela'ya tüm yetkileri verir.
- The document grants full powers to Manuela.
Gözlem yetkileri üzerine bir deney sırasında, bu birimde iki yıl yaşamasın rağmen Tom oturma odası duvarında asılı resimlerden hiç birini tanımlayamadı.
- During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.
Koministler 1949 yılında Çin'de iktidara geldi.
- Communists took power in China in 1949.
Hitler 1933 yılında iktidara geldi.
- Hitler assumed power in 1933.
Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
- He believed in the supreme power of the law.
1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
- He swept to power in 1929.
Kuvvetlerin ayrılığı teorisi onun Kanunların Ruhu adlı kitabında Montesquieu'ya atfedilmiştir.
- The theory of the separation of powers is attributed to Montesquieu in his book The Spirit of the Laws.
O senden daha kuvvetli.
- She's more powerful than you.
Nehir şehre elektrik enerjisi sağlamaktadır.
- The river furnishes electric power to the town.
Fırtına bir elektrik kesintisine neden oldu.
- The storm caused a power outage.
Bu ülkenin askerî gücü çok gelişmiştir.
- The military power of this country is very advanced.
Tom'un çok fazla irade gücü vardır.
- Tom has a lot of will power.
Aşırı içki içmek, iktidarsızlık nedenlerinden biridir.
- Excessive drinking is one of the causes of impotence.
O zaman, Ethelbert, Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve güçlüydü.
- At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful.
Hükümette bazı güçlü insanlar tanıyorum.
- I know some powerful people in the government.
1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
- He swept to power in 1929.
Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
- He believed in the supreme power of the law.
Her geri dönüşümlü alüminyum bir TV'yi üç saat çalıştırmak için gerekli enerjiyi kazandırabilir.
- Every recycled aluminium can saves enough energy to power a TV for three hours.
Çok aciz hissetmekten hoşlanmıyorum.
- I don't like feeling so powerless.
In the face of expanding federal power, California in particular struggled to maintain control over its Chinese population.
Past and future obviously have no reality of their own. Just as the moon has no light of its own, but can only reflect the light of the sun, so are past and future only pale reflections of the light, power, and reality of the eternal present.
We need a microscope with higher power.
This CD player is powered by batteries.
After the pylons collapsed, this town was without power for a few days.
You are powerless to stop me.