Tom bu konuda çok güçlü hissediyor.
- Tom feels very strongly about this.
Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about it.
Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
- They are strongly opposing my proposal.
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
- I recommend it strongly.
Senatör Hoar şiddetle antlaşmaya karşı konuştu.
- Senator Hoar spoke strongly against the treaty.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.