Tom bu konuda çok güçlü hissediyor.
- Tom feels very strongly about this.
Bunun hakkında çok güçlü hissettiğini fark etmedim.
- I didn't realize you felt so strongly about this.
Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
- They are strongly opposing my proposal.
Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- John Rutledge disagreed strongly.
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
- I recommend it strongly.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.