Bu konuda çok şiddetle hissettim.
- I felt very strongly about it.
Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about it.
Öldükten sonra tekrar canlanmaya kuvvetle inanıyorum.
- I strongly believe in respawn after death.
Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
- They are strongly opposing my proposal.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- John Rutledge disagreed strongly.
Kyoto'yu ziyaret etmeni şiddetle öneriyorum.
- I strongly suggest you visit Kyoto.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.