Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.
- I had to postpone my appointment.
Oyunu ertelemek zorunda kalacağız.
- We'll have to postpone the game.
Gidişini ertelemeye karar verdi.
- He decided to postpone his departure.
Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
- We should probably postpone the competition.
Yağmur bir piknik ertelemesi gerektirdi.
- The rain necessitated a postponement of the picnic.
Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
- We had to postpone the gathering because of rain.