Acılı şarkıları dinlemek beni mutlu eder.
- Listening to sad music makes me happy.
Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.
- The movie was so sad that everybody cried.
Ne kadar hüzünlü ve acıklı!
- How sad and pathetic!
Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.
- We are faced with a very sad situation.
Hüzünlü şarkılar söylemeyi sevmez.
- She doesn't like to sing sad songs.
Onun hüzünlü hikayesi kalbime dokundu.
- His sad story touched my heart.
Birdenbire çok hüzünlendim.
- I suddenly became very sad.
Bu öylesine hüzünlü bir hikaye.
- This is such a sad story.
Üzüntüsünü yenmesi için ona yardım etti.
- She helped him overcome his sadness.
Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.
- He hid his sadness behind a smile.
That's the saddest-looking pickup truck I've ever seen.