1796 yılında, Amerikan siyasetinde bir değişim gördüm.
- The year 1796 saw a change in American politics.
Onun siyasete ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Biz çoğunlukla politika tartışarak bütün gece otururduk.
- We would often sit up all night discussing politics.
Lincoln iyi bir siyasetçi ve akıllı bir avukattı.
- Lincoln was a good politician and a smart lawyer.
O çok akıllı bir avukat ve politikacıdır.
- He was a very smart lawyer and politician.
Tarih hayli siyasallaştırılmış bir konudur.
- History is a highly politicized subject.
Siyasal etkinlikte bulunmak için zamanım yok.
- I have no time to engage in political activity.
Birisi o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.
- Someone made a threat to kill that politician.
Ülkemin politikasını anlamayı deniyorum.
- I am trying to understand the politics of my country.
Parti liderleri siyasi reform için bir öneriyi tartışıyorlar.
- Party leaders are hammering out a proposal for political reform.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
- Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
This issue should be solved with politics, not weapons.
Favoritism is the only use of politics. Richard L Kempe.
Tom is not interested in politics.
- Tom isn't interested in politics.
He is not very good at the game of politics.
- He's not very good at the game of politics.
Tom isn't interested in politics.
- Tom is not interested in politics.
Are you interested in politics?
- Are you concerned with politics?
... And to administer them, the beginnings of politics. ...
... and animated politics ...