The policeman spoke to a man on the street.
- Polis bir adamla sokakta konuştu.
The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
- Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
I asked a policeman for directions.
- Polise yol tarifi sordum.
A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
The cops threw tear-gas bombs into the building.
- Polisler binanın içine gaz bombaları attılar.
Don't tell Tom you're a cop.
- Bir polis memuru olduğunu Tom'a söyleme.
Five out of ten drivers a traffic cop has to deal with on New Year's Eve night are drunk.
- Bir trafik polisinin yılbaşı gecesi uğraşmak zorunda kaldığı her on sürücüden beşi alkollüdür.
Five out of ten drivers a traffic cop has to deal with on New Year's Eve night are drunk.
- Bir trafik polisinin yılbaşı gecesinde muhatap olduğu her on sürücüden beşi sarhoştur.
He became a police officer.
- O bir polis memuru oldu.
She became a police officer.
- O, bir polis memuru oldu.
Two policemen arrested a burglar. They caught him sneaking into Mrs. Miller's.
- İki polis bir hırsız tutukladı. Onlar onu Bayan Miller'in evine gizlice girerken yakaladı.
The only people standing in front of the building are policemen.
- Sadece binanın önünde duran insanlar polis.
All the police cars were equipped with bulletproof glass.
- Tüm polis arabaları kurşun geçirmez cam ile donatılmış.
The police found Tom lying on the floor with a bullet hole in the middle of his forehead.
- Polis Tom'u alınının ortasındaki bir kurşun deliğiyle yerde yatarken buldu.
The policewoman directed traffic.
- Kadın polis trafiği yönetti.
The patrolman motioned me to pull over.
- Kenara çekilmem için polis bana işaret etti.