Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Tom'un iyi hissetmediğini derhal söyleyebilirim.
- I could tell right away that Tom wasn't feeling well.
Çok aç hissetmiyordum.
- I was not feeling very hungry.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
- I awoke this morning feeling very ill.
Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
- Feeling the house shake, I ran out into the street.
Tom bir çubukla yeri dürttü.
- Tom poked the ground with a stick.
O bir sopayla kız kardeşinin gözüne dürttü.
- She poked her sister in the eye with a stick.
Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.
- One thing you should know about me is that I play poker every Friday night.
O, bizimle poker oynardı.
- She used to play poker with us.
Sanırım Tom'un duygularını incittin.
- I think you've hurt Tom's feelings.
Sanırım Tom'un duygularını incitmemek için çok dikkatli olmamız gerekiyor.
- I think we need to be very careful not to hurt Tom's feelings.
Perhaps all those super hackers who so regularly produce infinite lives etc. could produce pokes to be used by 128K users.
In the summertime they'd reach out and snatch your straw hat right off your head, and if you were fool enough to go after it your poke was bound to be lighter when you came out.