pointless, futile

listen to the pronunciation of pointless, futile
Englisch - Türkisch

Definition von pointless, futile im Englisch Türkisch wörterbuch

vain
{s} beyhude
vain
{s} faydasız
vain
{s} nafile

O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile. - He tried to study all night, but in vain.

O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile. - He tried to give up smoking but in vain.

vain
{s} kendini beğenmiş

Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır. - If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.

vain
{s} about/of ile çok övünen
vain
{s} anlamsız
vain
{s} boş

Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım. - I tried in vain to persuade him not to smoke any more.

Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım. - I tried to keep in with her in vain.

vain
sonuçsuz
vain
ham
vain
boşuna

Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım. - I tried to keep in with her in vain.

Tüm çabalarımız boşunaydı. - All our efforts were in vain.

vain
{s} kendi görünüşünü çok beğenen; kibirli, kendini beğenmiş, mağrur
vain
kibirli

Sence Tom kibirli mi? - Do you think Tom is vain?

vain
özünü beğenmiş
vain
yararsız
vain
{s} gururlu
vain
{s} abes
Englisch - Englisch
vain
pointless, futile
Favoriten